16 Temmuz 2014 Çarşamba

METEORA..GİZEMİN GÜZELLİĞİ....

2012 yılı sonbaharında karayolu ile yunanistan'a 4 gecelik gezimizin tamamı rüya gibiydi..beklediğimin çok üzerinde güzel yerler görmek, güzel insanlar tanımanın dışında, kardeş ülke ;) yunanistan'ın enfes yemekleri özellikle musakkası, sirtaki gecemiz, ermeni arkadaşlarla yapılan engin sohbetlerimiz, rehberimiz, aracımız, karayolu ile yapılan gayet güvenli yolculuğumuz, yol boyunca süryani şarabı ile yaşanan coşkular ve defalarca gelirim dedirten final....Yunanistan'a mutlaka gidin ama bir kere de kara yolu ile geçiş yapın...Şöyle bir farkı var, oldum bittim bu duyguyu sevmişimdir; Türkiye'den çıkıyorsun, kısa bir süre sonra başka bir ülkeye giriş yapıyorsun, bu duyguyu hep sevdim..Uçak yolculuklarında bunu tam yaşayamıyor insan..Yaşanmalı mı derseniz, bana göre evet detaylarıyla farklı bir duygu...Bütün yolculuğu anlatmak isterdim, çok keyifliydi, her dakikasıyla aklımı seveyim iyiki gelmişim dedim..Daha önce de Yunanistan'a gitmiştim ama Selanik, Atina, Kavala, Meteora,İskece,Gümilcine'yi bu kadar sindirerek gezememiştik...

Bu şehirler arasında bir tanesine hayran oldum...


Bir gece konakladığımız Meteora..Öğleden sonra, havanın griliği ve yağmur eşliğinde, şehre girdiğimizde, bir an bir film setinde gibi hissettim..Muhteşem tabiat oluşumu, kayalıklar arasında tertemiz, yemyeşil, gizemli bir yerleşim yeri..Kayalıklar o kadar dik , o kadar birbirine ve konaklama alanlarına yakın ki, her biri üzerinize yıkılacakmış gibi..Kayalıkların diğer özelliği hepsi siyahi renkteler...sağanak yağmur altında kısa bir şehir turu yaptıktan sonra, virajlı, yemyeşil, doğa harikası görüntüler eşliğinde, keşişlerin yaşadıkları manastırlara ulaştık..İnsan bakmaya doyamıyor, kayalıkların tepesine, ulaşımın neredeyse imkansız olduğu noktalara manastırlar yapılmış..Nasıl yapmışlar, nasıl inşaa etmişler gördüğünüzde inanamıyorsunuz..Bunlardan birkaç tanesi hala aktif..Yani, içinde keşişlerin yaşadığı, tam bir manastır hayatının yaşandığı birkaç manastır var..Doğrusu tabiat o kadar muhteşem görünüyordu ki, ben manastırın içine kadar ulaşmaya vakit ayıramadım..

Zaten onlarca dik merdiveni tırmanarak ulaşım sağlıyorsunuz ve epey vakit alıyor....Manastırın içi ile ilgili yeterince bilgi alıp fotolarıyla yetindim, çünkü özellikle yağmur varken, manzaranın güzelliğine neredeyse dondum kaldım...Manastırdan, Meteora'ya indikten sonra şehrin gecesi de, temizliği, sükuneti, yunan lokantaları da ayrıca muhteşem...Meteoray'ı en kısa zamanda görmeniz tavsiyesi, dileği hatta umudu ile bu güzel Yunan şehrinden sizlere bahsetmek istedim...Öneriyle gidilen yer her zaman en iyisidir ;) Meteora'da akşam kahvesine çıkmayı da ihmal etmeyin çok şirin mekanları var...Ayarlayabilirseniz, gece yarısından sonra yağmur da olsun :) iyi geziler .......


9 Temmuz 2014 Çarşamba

ANDORA KRALLIĞI.....

ANDORA KRALLIĞI..................

ispanya'ya yolunuz düşer ve gezi programında ekstra olarak düzenlenmiş 'andora' turu görür iseniz hiç düşünmeden katılın derim...zaten andora krallığına önce ispanya veya fransa'ya gitmeden direk olarak gitmek mümkün değil..çünkü ülkede hava alanı yok..ülke masallarda anlatılan memleketler gibi küçücük, dağların eteklerinde, tek şehri olan bir krallık..andora krallığının tek şehri aynı zamanda ülkenin başkenti doğal olarak :) ..aslında yönetim şekli tam olarak krallık değil..krallık ünvanı verilmiş birileri var lakin aynı zamanda parlamenter sistem hakim..bu sonradan edindiğim bilgi...huzurlu, mutlu, zengin bir ülke kısacası...

üzerinden epey zaman geçtiği için hatırlayabildiğim kadarıyla, ispanya-barcelona'dan kara yolu ile andora arası 3-3,5 saat sürüyor..ekstra gezi olarak düzenlendiği için, katılıp katılmamakta tereddüt etmiştim..iyi ki gitmişim..özel olarak kimsenin andora'yı görmek için yola çıkacağını zannetmiyorum ama ispanya barcelona'ya gidilmişse, andora da şart...herkesin gitmek için can attığı ülkelerden biri..çünkü ülkede vergi yok..alışveriş cenneti...yemyeşil dağlar hatırlıyorum..verilen serbest zaman içinde, bütün şehri, yani bütün ülkeyi dolaşabiliyorsunuz...bir tanecik şehir kendi içinde bölümlere ayrılmış..elektronik, parfüm ve sigara almak için karınca gibi dağılan grubumuzu hatırlıyorum da, ben tam aksine, alışveriş için harcanacak zamanı ülkeyi dolaşmak için ayırmıştım...aralarda molalar verip kahve içmek ideal bir yer..tercih sizin...sessiz, sakin ...avuç içi kadar...trafik lambalarında bekleyen sadece 3 aracın olduğu bir yer var mı..üstelik trafiğin en yoğun olduğu saatlerde :) :) bir adres sorarsanız, veya birine adres tarif edecekseniz inanın öyle üç sokak arkası, iki mahalle ötesi gibi anlatımlara gerek yok..ülke tek adresli gibi...insanlar nasıl vakit geçiriyorlar diye aklınızdan geçebilir..ancak turizm özellikle kış turizmi nedeniyle ziyaretçisi çok bol bir ülke...

ispanya gezisinin tamamı çok etkileyici ama andora keyfinize keyif katacaktır..yolunuz düşerse beni hatırlayın...haritada andora'yı bulmak isterseniz mutlaka zoom yapın.........gördüğüm en hoş yerlerden biriydi...masal dünyası gibi....gidin- görün gece tekrar barcelona'ya dönün :)))


6 Temmuz 2014 Pazar

YOL VE YOLCULUĞA DAİR HERŞEY İHTİMAL DAHİLİNDE

YOL VE YOLCULUĞA DAİR HERŞEY İHTİMAL DAHİLİNDE

uçak korkusu olan var mı? uzmanlara göre herkesin bir miktar uçak korkusu vardır..çünkü yaratılış itibariyle uçmaya meyilli canlılar değiliz :)

fakat ne yazık ki, veya aslında, ne güzel ki, uçaklar olmazsa gezgin olma hayaliniz yarım kalabilir..ünlü yönetmen stanley kubrick (ismini böyle hatırladım) uçak korkusu nedeniyle, hiç bir ödül törenine katılamamış, hiç bir davete icabet edememiş..hatta hayatı boyunca hava alanlarına bile gidememiş...

ilk uçağa bindiğimde 23 yaşındaydım..anne babamla ankara istanbul arası yolculuktu..pek korkulacak birşey görememiştim..sonuçta yanımda kapı gibi annem ve babam vardı..kim bana ne yapabilirdi ki..sonra çok büyük bir hevesle ankara-istanbul-belçika-newyork olmak üzere 18 saat havada kaldık..korktuğumu söyleyemem ama uçuşu fazla uzun bulmuştum...dönüşüm biraz korkarak olmuştu..sonra hayatım boyunca bir daha uçağa binmeme kararı almıştım..sonra ne zaman başladı, nasıl başladı bilmiyorum, uçak kazalarıyla ilgili, film ve haberleri hatta national kanalda yayınlanan kaza raporu adlı programı hiç kaçırmamaya başladım...hem korkuyor hem izliyordum...kanepende otururken izlemek ne kadar kolaymış meğer...

kara bir kış günü; bir bayram tatili vesilesiyle italya turu için bütün hazırlıklar bitmiş ve yolculuk saati gelip çatmıştı..Çok yoğun bir kar yagışı vardı, ankara-istanbul arası iki kez gidip bir türlü iniş izni alamadığımız için geri dönmüştük...uçak içinde epeyce bekletildikten sonra tekrar havalandık..kalkıştan ne kadar sonra olduğunu şu anda kestiremiyorum, ama kısa bir süre sonra, küüt diye bir ses duyduk, aslında sesi pek çok şekilde tarif edebilirim, ama kısacası bir gürültü...havada olan bir ulaşım aracında bu sese neden olabilecek ne olabilirdi?? herkes sessizce oturuyordu..sonra özellikle biz fakirlerin oturduğu arka bölümde yanık kokusu yayılmaya başladı..tam ben ve bir iki kişi daha, 'yanık kokuyor' diye kendi aramızda, hosteslerin de duyacağı şekilde şaşkın cümleler kurarken, hostesler henüz kalkış bitmeden, koridorda belirdiler..  tek tek tüm yolculara 'lütfen cep telefonlarınızı kontrol edin' diye uyarıyorlardı..birşeyler yolunda değildi..saniye farkla kabin elektriğimiz kesildi..bu arada hostesler, ben dahil, özellikle arka taraf yolcularının sorularına 'herşey yolunda' diye cevaplar verdiğini duyuyor ama inanmıyordum..çoktan ağlamaya başlamıştım..yine arka tarafta belli belirsiz bir duman, sanki bir sigara dumanı gibi, hissedildi..sa cam kenarındaydım, ve kanatlar epeyce önümde kalıyordu..bir ara motordan çıkan duman, hafifçe alev ve daha çok kıvılcımları gördüm..işte o anları anlatmak imkansız...sadece ailemi hatırladım..çok fena ağlamaya başladım..bu arada kabin ışıklarımız tekrar yandı..pilotumuz şöyle bir anons yaptı 'sayın yolcularımız, teknik bir arıza nedeniyle esenboğa hava alanına dönüyoruz, ancak belli bir irtifaya kadar kalkışı tamamlamamız gerekiyor, endişe edecek birşey yok, uçağımız tek motorla iniş yapabilecek nitelikte'..bu anonstan sonra derin bir sessizlik..elinizden hiç birşey gelmiyor..pilotun bu anonsuyla rahatlayan var mıydı bilmem..ama ben daha da kötü oldum..öyle ya, biraz önce gördüğüm dumanlar çıkartan motor iptal olmuştu...ama öyleyse neden yükselmeye devam ediyorduk..mantıksız geliyor insana..ama uçak belli bir yüksekliğe erişmeden manevra yapıp, iniş yapamıyor işte...grubumuzda chp milletvekili atilla kart da vardı..bir ara kendisinden yardım istemeyi düşündüm...

sorunsuz bir şekilde lastikler yere değdiğinde, başka bir duyguyu daha derinden yaşadım...sevinçten ağlamak...yeniden evine, yatağına, ailene kavuşacağını bilmek..inanılmaz bir mutluluk..

daha sonra, kaza raporunu aldık...meğer bir uçağın başına gelebilecek en tehlikeli şeyi yaşamışız..kocaman zavallı bir uçan hayvan, motorun emiş gücüne dayanamıyor ve motora giriyor..bir anda parçalanıp yanıyor..bizim duyduğumuz, yanık kokusu, duman, kıvılcımlar bu yüzdenmiş...sanırım thy nin basına yansımayan bir acil inişi olarak raporlara geçti..

yol ve yolculuğu seviyorsanız, daha nice hatıralarınız olabilir..ama önerim şu , korkuyu tek başınıza yaşamayın..ideal olan korkmayın..illa endişeniz varsa, tek başınıza yaşamayın, yani; önlemler,sorular,cevaplar bunlar sizi rahatlatıyorsa hiç çekinmeyin..ama asıl çözüm, yeterli teknik bilgi.........şimdi uçaklara bayılmıyorum ama artık korkmuyorum da...nasıl güçlü, nasıl güvenilir olduklarına çoktan ikna oldum...
itiraf edeyim, iki kadeh şarap olmadan olmuyor..biraz çakır keyif olduktan sonra uçuş enterasan bir duygu benim için, hem aman evlerden ırak olsun, hem haydi gidelim havasındayım....korkular rotamızı değiştirmesin :)tercihen airbus 320 veya 340 bunları bulamazsanız, boeing 700-800 ile idare edin :)

4 Temmuz 2014 Cuma

GİDİLECEK ÇOK YOLUM VAR............................

yaşadığım gezegenin yuvarlak olduğunu kendi ekseni ve güneş etrafında döndüğünü, böylesine becerikli olduğunu tabi ki biliyorum ancak, bu mucizeyi sadece kitaplarda okumak değil de, keşke mümkün olsa gözlerimle izleyebilseydim..böyle meraklarım var.....ama gerçekci olmamız lazım, yani uzaktan değil de, her karışını adım adım dolaşmak, en ücra köşelerinde birbirimizden habersiz yaşadığımız gezegendaşlarımı görmek, ayaküstü sohbetler etmek, her türlü tabiat olayına şahit olmak, yorulmak, yeni yollar için hazırlıklar yapmak,yüzlerce fotoğraf çekmek, hiç bilmediğim türlü çeşitli gelenekleri, giyinme biçimlerini, hatta belki de dünya üzerinde giyinmeden yaşayan halkları, vahşi ormanların acı yeşilini, okyanusları, dereleri, ırmakları, koyları, mağaraları, kanyonları akla gelebilecek her yerini görmek kurabileceğim en güzel hayaldi benim için..hala da öyle...bu denli olmasa bile, bir seyehat sever olduğumu biliyordum da nerden başlayacağımı hem bilmiyor, hem çok da ihtimal vermiyordum..yorulurum, doyarım, bitiririm zannederken, gün gün artan daha ilginç yerler görme hevesim, seyehat anlayışımı da değiştirmeye başladı..eskisinden cesur olduğum yeni alanlar oluştu, gezilerde bir konuda lüks ararken, başka bir konuda sadece görülmeye değer olması bana yetmeye başladı..çektiğim fotoğrafların sayıları artmaya başladı, gittiğim yerleri kameraya kaydedip, dönüşte dvd'ye aktarma alışkanlığı edindim..gelişen teknolojilerle çok daha iyisini yapabilirim ancak şimdilik bununla yetiniyorum..mesela valiz hazırlama konusunda belgesiz bir uzman oldum :) kısacası seyehate dair ne varsa hoşuma gidiyor..şunu farkettim ki, gezi öncesi gideceğim yerle ilgili bazı önemli noktalarda bloglardan tecrübeyle sabit bilgiler aramaya başladım..öyleyse ben de ilk kez gidecekler için çok derin olmayan ama belki de işe yarayacak tecrübe ve anılarımı buradan herkesle paylaşmak istiyorum...paylaşılacak yol hikayelerimin artması dileğiyle..hoşçakalın...daha gidilecek çok yer var...tadını çıkartmalı :)